Hayat Bu; Sen Tutmaya Çalışırsın, O Senden Kaçar

0
832

Bazen her şey yolunda giderken hayat bizi beklenmedik bir şekilde tepe taklak edebilir ki, başına gelmeyenimiz yoktur.
Neyi seçeriz ?
Bu ne yaratır ?
Genelde soruna, değiştiremeyeceğimiz şeylere odaklanarak kendimizi kilitler, bunları değiştirebileceğimize dair ütopik hayallerle sorunla debelenip dururuz.

Değiştiremeyeceğin şeyleri değiştirebileceğine dair derinden gelen bir istek ve sonsuz bir çaba ve üzüntü, kaygı ve öfkeyle geçen zaman.

İnsan zihni netlik ister, bilmek ister. Ama büyük zihin belirsizdir. Bir niyet, bir istekle yola çıkarız. Bunun ne zaman olacağı, olmasının ne kadar süreceği, nasıl sonuçlanacağı, sonucunun bize faydalı olup olmayacağı tam bir muamma ve belirsizliktir.
İşte bizler bu iki durumun ortasında yaşayıp duruyoruz. Sanki iki kapı var ve biz arasında kalmış, seçim yapmak zorundayız gibi. Bir kapı savaşa açılıyor. Diğeri teslimiyet ve huzura. Hangisini seçeceğimi nerden bileceğim?

Bilmeme hali hayatın anahtarlarından biridir. Bu bir zikir aslında. Taptuk Emre’nin Yunus’a verdiği ilk zikir. “Ben bilmem” demek o kadar zor ki, bir günlüğüne deneyin isterseniz.  Ben denedim, çok keskin bir nefs terbiyesi. Ama hayatındaki insanlara inanılmaz bir alan açıyor. O zihninde istediğin netlik uğruna etrafındaki insanları nasıl işe yaramaz hale getirdiğini anlıyorsun. Bir bakıyorsun ki, meğer o insanlar da inisiyatif alabiliyorlarmış. Aslında sen sırf her şey senin kafandaki gibi netleşsin, öyle olsun diye onların bir şeyler yapmasına engel olmuşsun.

Bilmeme halini seçmek, alan açmak en iyisi ve tabii ki en zoru.

Yaşam her birimiz için ama büyük ama küçük gelgitlerle doludur. Zaten yaşam akışı da budur, sistem böyle çalışır. Farklılık bireylerde, onların bakış açılarındadır. Özgünlük ve çeşitlilik, insan olmanın zenginliği buradadır.

Şimdi bir dönemeç noktasını, kovalayıp bir türlü yakalayamadığınız her ne ise onu hayal edin,
Kendinize hissetmek için izin verin,
Bunu adlandırmadan sadece ne renk olabileceğini düşünün,
Sorgulamadan aklınıza ilk gelen rengi alın ve içinde kalın.
Onu tam anlamıyla yaşayın bu tam da bırakmanın yası,

Şimdi vedalaşma zamanı,
Hücre çekirdeğinde bulunan saf potansiyel enerjiyi (Key frekansı) hatırlayın ve çağırın,
Gelen enerji diğerinin enerjisi ile karışsın ve bütünleşsin,

Şimdi içinizden “Tek bildiğim her şey mümkün olduğu” diyerek ve bunu tüm hücrelerinizde hissederek gözlerinizi açın.

Beklemek ama teslimiyetle, kabulle beklemek, her şeyin mümkün olduğu alanda, beklentisiz beklemek belki de en zoru. Ama kim için zor ego için.

Hayatı kovalamadan huzurla, keyifle memnuniyetle dolu günler.

Değerli Gülriz Andıç’a bu kıymetli, aydınlatan ve bakış açımızı genişleten yazısını kaleme aldığı ve bizlerle paylaştığı için kendisine teşekkür ediyoruz..

Giskad Üyesi
Key Uzmanı
Gülriz Andıç
Kayra Eğitim & Danışmanlık 
kayraegitimdanismanlik





CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here